8 Kasım 2009 Pazar

The past is a grotesque animal

biraz kirilmis.
klavyede olumus sozler bunlar. sesli soylemiyorum. mavi bir durgunluktayim, turuncu bir telasin kokusunu aliyorum ve akil sagligimi koruyor olmami trafik lambasinin kirmizi isiginin yagmurlu yoldan yansidigi, yildizlarin evlerin damina inen karanlikta parladigi, sessiz ve bana ait bir bes dakikaya borcluyum. seni seviyorum guzel arkadasim ve tom waits'ide. kendimi bu kadar mavi hissettigimde -o kadar mavi ki, kareli gomlegim ve yagmurlu bu sonbahar aksaminda daha fazla blues olmam mumkun degil, kilometreler oteden elimi tuttugunu hissedebiliyorum. o kadar maviyim ki boguluyorum. ama birazdan, icimdeki kulleri, benzinle sulayacagim ve oyle bir ates yakacagim ki icimde, degisimin beni cagiran sarkisina oyle uzanacagim ki, bir kez daha kullerime kadar yanarim herhalde. dunyayi atese vermek icin kendimi bile yakabilirim, eger beni grilikten ve uniforma gibi uzerime giydigim caresizlikten uyandiracak olan oysa. dikbaslica kosacagim nefret ucurumuna ve sonunda kim bilir sevgi balonuna bile dusebilrim, ama ne olursa olsun, bir cukur dolusu öluyle yatmaktansa, atese vermeyi yeglerim kendimi tutkuyla. cok yuksege cikinca evet mutlaka dusersin ama bazen de ucarsin, biliyorsun. siki durun olmus ve curumusler hepinizi yakmaya geliyorum kilicimla, ve korkmuyorum hic kimseden kendi vicdanimdan korktugum kadar.

insani insan yapan ihtiyaclaridir. sevgi ihtiyactir, bunu iraf edicek kadar taniyorum kendimi ve sevgi deyince aslinda ne dedigimi bilmedigimi soyleyecek kadar. ne biliyorum ki ben sevgi hakkinda, ask hakkinda, bana soylenenlerden, sarkilardan, filmlerden, satilik reklamlardan baska. bildigim tek sey insani insan yapanin ihtiyacari odugu, ihtiyac duydugumuz kadar insaniz, sonsuz insan. sanatin gercek oldugunu biliyorum cunku ona ihtiyacim var, ve sozlere ve muzige ve insanlara.

merak ediyorum olume ihtyac var mi acaba?

yildizlara var mesela. sonbahar aksamlarina. sonsuz mavilige, okyanusa ve gece karanligina. cirkin binalarin pencerelerini orten pembe cicekli perdelere.

gulumsemelere ve sanirim hatalarada. pismanliklara, utanclara, ozurlere. uzatiyorum biliyorum. uzatmak da buyumek gibi guzeldir bazen.

pembe beyaz peceteler gibi.

degisim oyle ki bir cember ciziyormusum gibi hissediyorum yollarinda, bilinmemezligin icine itiliyorum arkamdan, karanlik ve yabanci bir arka sokakta olmanin tedirginligi, ancak alice'nin yasamis olabilecegi bir heyecan ve merakla kaynasiyor icimde ve gogusumden tasiyor, agzimdan ve gozlerimden akiyor disari. her adimda yeni bir ben doguyor, her adimda biraz daha öluyorum. degisimin butun acisi burdan geliyor, butun o uzuntu ve korku, ve butun o nese ve hafiflik. binlerce yansilamam duruyor gerimde. bir can caliyor yukarilarda, melekler dans ediyor

ancak degisim konustrabilir insani, ancak o sozler ekleyebilir suskun agizlara, ve ancak o uyandirabilir olmus ruhlari. degisim motivasyondur, tekerlektir, ileri atlamaktir dusme tehlikesine aldirmadan. ve degisim soluktur, hayati yasanabilir kilan alev. hosgeldin sevgilim ve hoscakal. yuregimdeki kucuk ejderha, hosgeldin! uyanin siz de uyanin, ve biraz gun isigi dinleyin, ay isigi ve karanlik. ve yalvarislardan, sozlerden, yalanlardan, seslerden, goruntulerden sikildikca dinle.

geri kalan herseyi muzik dolduruyor.

Hiç yorum yok: