24 Şubat 2011 Perşembe

bazi hikayeler tersten anlatilir iste.
kemerimi acip tuvalete oturdum.
eve geldigimde kamyon hala sokagin basinda duruyordu, doldura doldura bitirememisler miydi kadinin esyalarini bosaltmayi yoksa bir tur atmis miydi coktan? muhsine halanin evinin onunde durdum, olumunu hissetmemistim ama simdi, ondan kalan her seyi ust kat pencerelerinden hokkabaz misali atarken biyikli adamlar durup bakmamam, mavi olmamam elimde degidi. yokusu baldirimin yarisina gelen kaldirimin ustunde degil, hemen yaninda yuruyerek cikmistim, gercek bir loser gibi hissediyordum bu sayede. Dolmus daha kalabalik olabilirdi ve garipti cunku aslinda baya iyiydi, yanimdaki adamin 'birgun'une goz atarken ve bana sinirlenip sinirlenmedigini merak ederken hele. en arkada oturuyordum am en azindan oturdum ve ipodumun sarji bitmisti ama yanimdaki adam birgun okuyordu, icerisi ter kokuyordu ama onumdeki adam elimden parayi alirken oyle tatli gulmustu ki- 5o yasinda filandi- o nezaketin kac kere parcalanmak zorunda kaldigini, kac kere insanligini, yasamak icin ellerinden kacirdigini dunsudum, kac kere benim kacirmak zorunda kalacagimi ve hemen arkasindan uc uca eklenen vektorler misali, coktan kac kere kacirmis oldugumu. ipodumun sarji koleje yari yolda bir yerlerde bitmisti, yururken garip yazilar planladim, hepsinde kendime ikinci tekille seslendigim, malsin mal, dedi ve bitti neyse ki. ve ondan once balik ve cicek kokularinin birlesip sonra da curumus cope donustugu o yerde evsiz bir adam elinde siseyle bana dogru yurumustu, orda da bir seyler dusunmustum ama kelimeler yine kayiyor. Grace ile ilgili bir seyler vardi, mutsuzlukla ve jeff buckleyle ilgili seyler ama simdi hatirlamadigima gore dusundugum kadar da etkileyici degildiler demek ki,  tek hatirladigim, uzuntu uzerine ve uzuntuluyken yaptigim o hizli hareketlerin kimseye yardimi olmadigina dair seyler. yani gidip hic bir sey begenmeyip ciktigin yere, 10 saniye daha gecmeden kosa kosa girip, paketini actigin anda istemedigini bildigin bir kulaklik almak gibi. baska seyler yapmak gibi. buzdaginin uzerine bir kar tanecigi kondurman gibi.
ama kar tanecikleri ve buz dagini cok kafaya takarsan eninde sonunda cikamayacagin yerlere batarsin, mesela ikinci tekil sahisa batmak gibi. o yuzden de muzigi actim, kulakligin keyfini cikadim.
yurudum.

If you don't believe in happiness, you don't believe in happiness, but if you don't believe in happiness, man you must be down.

(yigitcan bu gun seni dusundum)

1 yorum:

nc dedi ki...

oyle benimsedim ki okudum okudum okudum. guzel arkadasim, kafasi fikirleri guzel sevisen arkadasim.