20 Temmuz 2010 Salı

beni aglayarak aradiginda kendimi iki yil geride bilgisayar karsisinda zirlarken buldum. ve birilerinin bana coktan bildigim seyleri soyleyerek beni sakinlestirdigini hatirladim.
anlik bir seydi bu, telefonu elime aldigimda ne soylemem gerektigini bilmeme yetecek kadar acik ve net.
ona yalniz olabilecegini soyledim, yalniz ayakta durabilecegini ve bir suru klise sey daha. insanlarin duymaya ihtiyaci olan guc verici seyler. insanlarin duymak istedikleri pembe yalanlar degil, ihtiyac duyduklari gercekler kadar klise seyler.
agladi, ezildim. Ben onun yerinde olsam arayip aglar miydim yalnizligimi yenmek icin, inanir miydim insanlarin bana iyi gelebilecegine, paylasir miydim acimi bilmiyorum. bir zamanlar evet, simdi bilmiyorum. onemli de degil.

yeni sorulara ihtiyacim var kendim ve hayatla ilgili, cok fazla cevaba sahip biri sessiz ve bos cunku, konusacak anlatacak merak edecek seyler olmayinca bahcenin disinda, insan olu cunku.
belki de sorun budur. belki de yok olmanin anahtari tamamina ermeyecek bir huzurun icinde sessizlige kisili kalmak, sozler olmadan, sorular olmadan. soru yoksa hikayede olmaz cunku, oyku olmaz.

oyku yok u ortada bir?
sorularimi istiyorum bulutlardan, yildizlardan, boceklerden ve insanlardan
bana atesi vermelerini istiyorum
sorular yoksa oyku olmaz.

Hiç yorum yok: